admin
[Tarihçi]
Site Kurucusu
Kayıt Tarihi: 15.12.2009
İleti Sayısı: 351
Konum: Sivas
Durum: Forumda Değil
E-Posta Gönder
Web Adresi
Özel ileti Gönder
|
Konu Tarihi: 26.04.2020- 01:23
GİRİŞ
Paul Dumant ve François Georgen tarafından editörlüğü yapılan Modernleşme Sürecinde Osmanlı Kentleri adlı bu eserde konular on farklı başlık altında ele alınmıştır ve her konu farklı alanlarda söz sahibi olan kişilerce kaleme alınmıştır. Eserin ortaya çıkış noktası ise Sosyal Bilimler Yüksek Okuluna bağlı Araştırma merkezi SSCB, Slav Dünyası ve Türk topraklarına ilişkin etkinlikler çerçevesinde düzenlenen “ Osmanlı İmparatorluğu’ndan Günümüz Türkiyesine” adlı seminer çalışmalarıdır.
Eserde siyasi ve coğrafi bakımdan Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı kentlerin yanında yüzyıllarca imparatorluk içinde yer alan ve onun damgasını taşıyan yerlere değinilmek istenmiştir. Eser, özellikle 19. yüzyıl; yani modernleşme ve reformlar çağını kapsamakta ve Anadolu ile Irak’tan başlayarak Balkanlar ve Mısır da dahil olmak üzere geniş bir coğrafi saha incelenmiştir. Ayrıca genel Osmanlı kentlerinin özellikleri yanında tek tek şehirlerden de bahsedilmeye çalışılmıştır. Bu şehirler arasında özellikle İstanbul, İskenderiye, Bağdat, Bursa ve Van üzerinde durulan önemli şehirler olmuştur.
TANZİMATIN KENT REFORMLARI ÜZERİNE ( Stefan YERASİMOS )
Osmanlı İmparatorluğu’nda 1839’dan itibaren başlayan ve Tanzimat olarak bilinen, reformlar kent alanını da ilgilendirmektedir.
Osmanlı’da Tanzimat döneminde mevcut kent görüntüsünün toptan reddedilmesi anlamına gelen ilk resmi belge 17 Mayıs 1739’da hazırlanmıştır. Bu belgede askeri yol genişliğinin 7- bm. olarak düşünüldüğünü görüyoruz.
Tanzimat ile birlikte modernleşmede temel iki unsur amaçlanıyordu. Bunlardan ilki Batı üstünlüğüne karşı onun kazanımlarını kullanarak mücadele etmekti. İkinci temel amaç ise modernleşme ile birlikte merkezi devlet otoritesini yeniden kurmaktı.
Hukuki Çelişki
Tanzimat öncesi kent düzenindeki başarısızlığın nedenlerini bulmamız için Osmanlı hukukunu ve dolayısıyla da İslam hukukunu incelememiz gerekir.
İslam Kenti
İslam kenti ile batı kentini karşılaştırdığımızda aralarındaki karşıtlığın temelini Roma kenti ile İslam kenti arasındaki farklılık oluşturur. (İslam kentlerinde Roma kentlerinin aksine) kamu alanından söz edilemez, ayrıca belli bir sınır kavramı da bulunmamaktadır.
İslam kentinde yolların daralması, ortak alanların oluşturulması ve çıkmaz sokakların meydana gelmesi iklim şartlarının sonucunda değil şahısların menfaatleri doğrultusunda ortaya çıkmıştır. İslam kenti başlıca üç ana unsurdan oluşur;
a-) Kentin kapılarından merkeze doğru giden ve üzerinde büyük kamu yapılarının bulunduğu ana cadde,
b-) Merkezden ya da büyük caddelerden mahallelere giden sokaklar,
c-) Mahalle içindeki sokaklar.
Osmanlı kentlerinin aksine bazı İslam kentlerinde çıkmaz sokağa pek rastlanmaz.
Siyasi Çelişki
Osmanlı Devleti’nin Tanzimat öncesindeki kent alanını düzenleme girişimleri ve bu konuda uğradığı başarısızlık, cemaat ve iktidarın kent alanı konusunda verdikleri mücadelenin bir parçasıdır. İ
19. YY’DA İSTANBUL METROPOL ALANININ DÖNÜŞÜMÜ (İlhan TEKELİ)
1839 Osmanlı-İngiltere ticaret antlaşması ve 1839 Tanzimat fermanıyla birlikte 19. yüzyılda kent yapısında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Geleneksel sistemin çöküşü ve yeni ihtiyaçlar şehirlerdeki değişimlerde önemli yere sahiptir.
İdare ve Yansıma Yetkisinde Yeni Düzenlemeler
1826’da yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla klasik Osmanlı kent yönetim sistemi zayıflamış ve çalışmaz hale gelmiştir. Kadılar eski önemini kaybetmiştir. 1856’da İntizam-ı Şehir komisyonu kurulmuştur. Bu komisyonun önerileri ile hazırlanan nizamname ile İstanbul iç belediye dairesine ayrılmıştır. Bu belediye dairelerinin başarılı olamamaları üzerine 1868 şehremaneti makamı tekrar güçlendirilmiştir.
Kent yönetiminde idari değişikliklerin yanı sıra yasal değişiklikler de yapılmıştır.
İstanbul’da Planlama Faaliyetlerinin Başlaması ve Gelişmesi
İstanbul’un ilk ölçülü haritası Fransız mühendis Kauffer’in yaptığı yaklaşık 1/ 25.000 ölçekli haritadır. Kentin dokusunun ebniye nizamları ile dönüşmeye başlamasının başlangıcı olarak görülebilecek harita II. Mahmut’un Helmuth Von Moltke’ye yaptırdığı 1836-1837 tarihli ve 1/25.000 ölçekli haritadır.
Kent Formunun Gelişmesi
Tanzimat’ın ilanından yetmiş yıl sonra kentin yapısında önemli değişiklikler olmuş merkezdeki yol ağlarının araba ve tramvay ulaşımına elverişli hale getirilmesiyle merkez içi bütünleşme gerçekleştirilmiştir.
Bu dönemde kentin konut yapısında büyük değişmeler olmuştur.
TANZİMAT DÖNEMİNDE KUZEY YUNANİSTAN’DA ŞEHİRCİLİK VE MODERNLEŞME (1839’dan 19. Yüzyıl Sonuna Kadar) (Alexsandra YERALİMPOS)
Selanik ve Mastır vilayetlerinin 1905’teki nüfus yoğunlukları oldukça düşük bir oranla kilometre kare başına 30 kişidir. En yüksek yoğunluklar limanların çevresinde ve tütün üreticisi kazalarda görülmektedir.
Sonuç
Osmanlı modernleşmesi kuzey Yunanistan kentlerinin kentsel mekanı açısından tamamlanmamış bir süreç olarak kaldı. Zaten bu süreç yüzyılın başında siyasal ve bölgesel egemenlik, nüfus artışı, teknoloji, ekonomi ve toplumsal tercihler alanlarında meydana gelen büyük sarsıntılar nedeniyle kısa sürdü. Yine de sanayi öncesi aşamasındaki geleneksel kentlerin özellikle görüntülerinin değişmesine ve modern kent yönetimi aygıtlarının kurulmasına katkıda bulundu.
BALKANLARIN KAVŞAĞINDAKİ MANASTIR (1816-1918) (Bernard LORY-Alexandere LOPOVİC)
Bugünkü Makedonca adı Bitola olan Manastır, 20. yüzyıl başlarında Osmanlı Makedonya’sının ikinci kentiydi.
Tanzimat Öncesinde Yeni Bir Atılım
Manastır yıllarca anarşinin pençesinde kalan Balkanların batı kesiminde Osmanlı otoritesini yeniden sağlamak üzere bir hareket üssü haline getirildi.
Manastır’da 1890’dan başlayarak yeni bir canlılık hissedildi. Kent bu dönemde hızlı dönüşümler içine girdi ve gelişiminin doruğuna çıktı. Kentin modernleşme ekseni Dragop’u izlemiştir. Kentin bu bölümü zamanla ticari özelliğini kaybetti. İdare merkezi ve konut alanı haline geldi.
İdari İşleyiş ve Halk
Manastır’ın 19. yüzyıl sonrasındaki atılımında itici güç olarak önemli idari gelişmelerin de payı vardı. Tanzimat’tan sonra Beylerbeyilik kaldırıldı. Kent 1881’de Büyük Manastır vilayetinin merkezi oldu.
Milletler ve Obstina
Dinsel, etnik ve dilsel homojenlik bakımından sorunlu olmayan tek millet Yahudiler idi. Hepsi Sefarad olan Manastır Yahudileri Judeo-Espanyolca konuşuyorlar, din, kültür ve eğitim yaşamlarını kendileri düzenliyorlardı.
Millet, Osmanlı İmparatorluğu’nun genelinde var olan bir kurumdu. Bunun yerel düzeyde somutlaşan ifadesi Türkçe cemaat sözcüğünün Slavca karşılığı olan obstinaydı. O dönemde birçok obstina vardı. Ortodoks Hıristiyanları üç obstinaya bölünmüşlerdi. Bulgarlar, Yunanlar ve Arumenler.
Okullar Arası Rekabet
Balkanların tam ortasında bölgesel bir metropol olan Manastır’daki okullar obstinaların ve belki de daha ileri düzeyde olmak üzere, onları finanse eden dış kurumların özel ilgi alanı haline geldi. Genel kanıya göre en itibarlı öğretim kurumları Rumlara ait olanlardı.
Müslümanlar
Manastır’ın Müslüman nüfusu 20. yüzyılın başında 9-18 bin arasında tahmin ediliyordu.
Tarihin Çılgınlığı: 1912-1918 Yılları
8 Ekim 1912’de I. Balkan Savaşı başladı. Kumanova Zaferi, Sırbistan’a Makedonya fethinin yolunu açtı.
Bulgar- Sırp antlaşmasının gizli maddelerine göre Manastır, Bulgaristan’a verilecekti. Ancak 1913’te tekrar bir Balkan Savaşı patlak verdi.
BİR TİYATRO AMATÖRÜ: AHMED VEFİK PAŞA VE 19. YÜZYILIN SON ÇEYREĞİNDE BURSA’NIN YENİDEN BİÇİMLENMESİ ( Beqrite Saint-Laurent)
Şehirci Ahmed Vefik
Bursa’daki hemen hemen bütün Tanzimat anıtları 1863’ten sonra Ahmed Vefik Paşa’nın valiliği sırasında yapıldı.
Sonuç
Ahmed Vefik Paşa, kendi döneminin diğer pek çok yenilikçisinden farklıydı. Çünkü kendisi; edebiyata, şehirciliğe ya da mimariye ilişkin her girişiminde modern ilkeleri kabul etmekle beraber yararlılık ve Osmanlı geleneklerine uyum açısından değişikliklerini gözden geçirdi.
KEÇİ KILINDAN KALPAĞA: OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN SON YÜZYILINDA ANKARA’NIN GELİŞİMİ (François GEORGEON)
Ankara bundan bir yüzyıl önce Tokat, Sivas, Kayseri ya da Konya kadar büyük olmayan onlar gibi Anadolu’dan Suriye veya İran’a yönelen kervan yollarının düğüm noktasında Anadolu’nun bozkırında yer alan küçük bir kentti.
Büyük Bir Kaderi Beklerken: 20. Yüzyıl Başında Ankara
19. yüzyılın sonunda Ankara’nın geleceği açısından belirleyici önemde bir olay yaşandı. Bu kente demiryolunun gelişiydi. Böylece Ankara İstanbul’a sadece 2 km. uzaklıkta oldu. Ulaşımın kolaylaşması ile tarım üretimi ön plana çıktı ve buğday üretimi tiftiğin önüne geçti. Tarımdaki ilerlemenin aksine bu dönemde sanayide ilerleme görülmedi.
Son Söz
Ankara’nın yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne başkent olarak seçilmesinin bir çok nedeni vardır.
ERMENİ KAYNAKLARINA GÖRE YÜZYILIN BAŞINDA VAN (Anahide Ter Mirassion)
Dik yamaçlarla çevrili kayalık bir çıkıntıya yaslanmış olan Van, 1918’de tamamen yıkılmış bir kenttir.
Kentsel Mekan
Van şehri eski çağlardan itibaren üç ayrı kesimi kapsamaktaydı.Kale, şehir ve bahçeler.
a-) Kalenin genişliği 1 km.’yi yüksekliği de 200 metreyi buluyordu.
b-) Şehrin kendine özgü bir yapısı vardı. Bu alanı bir hendek ve mazgallı çift surlar çevreliyordu.
c-) Bahçeler ise, şehre yaklaşık 2 km. , yürüyüş mesafesi olarak da 15-20 dakika uzaklıktaydı.
YAHUDİLER, ARAPLAR VE KOLERA: 19. Y.Y. SONUNDA BAĞDAT’TA CEMAATLE ARASI İLİŞKİLER( Paul DUMANT)
Modernliğin Eşiğinde Bir Cemaat
1890’li yıllardaki Osmanlı nüfus sayımına göre kentte 13 bin Yahudi vardı .Fakat gerçekte bu sayı 30 bin civarındaydı ve Yahudiler kentin “ikinci millet”ini oluşturuyorlardı. Yahudiler yerel ticaretin önemli bir kısmını ellerinde tutmalarının yanı sıra İngiliz ürünlerinin ithalinde de uzmanlaşmışlardı.
Kolera, Ağustos 1889’da Bağdat’ta patlak verdi. Bunun sonucunda Bağdat nüfusunun % 5’ini yok etti.
Hareketli Bir Cenaze
Yahudi cemaatinin önde gelen isimlerinden Abdullah Somek’in 14 Eylül 1889’da ölümü Yahudileri kedere boğdu. Cemaat önde gelenleri büyük bir cenaze töreni hazırladılar. İşte bu sırada mezarlıkta Müslümanlarla Yahudiler arasında bazı olaylar çıktı.
Pax Ottomanica
Abdullah Somek’in cenazesinin ertesinde Bağdat’ta birincisi Yahudiler, ikincisi Yahudilere karşı çıkan Müslümanlar ve üçüncüsü de halkın yeniden huzura kavuşmasını isteyen ve Yahudileri destekleyen Müslümanlar olmak üzere üç grup ortaya çıktı.
İSKENDERİYE KOZMOPOLİT BİR KENT MİYDİ? ( Robert IBERT)
Renkli kavşakları, kahveleri ve Borsa binalarıyla, plajları ve kumarhaneleriyle, Mağrip, Rum ve İtalyan mahalleleriyle İskenderiye 1900’de kozmopolit bir kentti.
Mahmudiye kanalının açılması ve birinci tersanenin kurulması sonucu 1835’te nüfus 50-60 bine varmıştı. Temel ürün haline gelen pamuğun ticaretinin yapılması İskenderiye’nin gelişmesini sağladı.
Bir Osmanlı Merkezinin Tarihi
Mehmet Ali Paşa zamanında deniz kuvvetlerine dayalı bir askeri merkez olarak geliştirilmeye çalışılan kent, Yahudi ve Rum nüfusunun buraya çekilmesiyle önemli bir kent haline geldi.
Batıyla Tanışma
İskenderiye’nin Batıyla tanışması iki gelişme sonucunda sağlandı. Bunlardan birincisi Mısır’ın 1840’da serbest ticarete açılmasıyla çakışan demiryolu hatlarının inşası ve 1845’te Overland Road adlı güzergahın oluşması, ikincisi ise 1863-65 arasında pamuk üretiminde yaşanan patlamaydı.
Bir Acenta Kenti mi ?
Sayısal anlamda azınlık da olsalar modern kenti Batılılar oluşturdu. Gerçek anlamda Avrupalı ve Mısırlı da olmayan bu insanlar, İskenderiye limanını ne bir acenta kent, ne de bir sömürge kentine benzeyen bir “özgür kent”e dönüştürmeyi bildiler.
Emperyalizmin Boşalttığı Alan
Aslında İskenderiye’nin uluslar arası bir kente geçişini sağlayan değişim süreci azınlık cemaatleriyle batı emperyalizminin buluşmasının bir eseridir. Nitekim emperyalistlerin bu bölgeden ayrılmaları bir boşluk yaratmıştır.
Eşraf
Söz konusu boşluğu eşraf doldurdu. İskenderiye’deki zenginliğin merkezinde yer alan eşraf, kısa sürede bir baskı grubu olarak örgütlenen bankerler ve büyük tüccarlardan oluşmaktaydı. Kent toplumu da bu insanların çevresinde gerçekleşti.
Cemaatler
19. yüzyıl Mısır’ında dini cemaatleri yabancı kolonilerden ayırt etmek kolay değildi. Ama ayrıntılardaki farklılıkların ötesinde, dini cemaatlerde kolonilerle aynı rolü oynamaktaydı. Cemaatler, toplumsal ve siyasal açıdan çeşitlilik gösteren gruplar arasındaki ilişkileri sağlıyor ve düzenin çevresindeki surları oluşturuyordu.
Örgütlenmeler ve Bağlılıklar
Belediye
1890’da belediyenin kuruluşu ve 1930’lara değin süren evrimi, bu işleyiş biçimini aydınlatmaktadır. Belediye, kulüpler arasındaki ilişkilerin somutlaştığı bir kurumdu. Ayrıca ulusal ve dinsel farklılıkların ötesine geçerek kent toplumunu ifade ediyordu.
SONUÇ –
Özellikle 1839 Tanzimat Dönemi modernleşme sürecinde devletin kent alanına müdahalesinin konu edildiği bu eserde Balkanlardan başlayıp Anadolu ve Mısır’a kadar uzanan Osmanlı kentlerinde yaşanan değişimler anlatılmıştır.
Tarihçi, şehirci, mimar gibi alanlarında uzman on bir yazarın katkılarıyla hazırlanan bu eserde Osmanlı şehirciliğinin genel özellikleri yanı sıra şehirler çeşitli özellikleriyle ele alınmış ve kendi içlerinde bağımsız olarak değerlendirilmiştir. Özellikle örnek teşkil eden bazı büyük ölçekli şehirlerin yapıları anlatılarak genel olarak Osmanlı şehirlerine ve bu şehirlerin değişmelerine değinilmiştir.
|