VAKAYİ HAYRİYYE’NİN ( YENİÇERİ OCAĞININ KALDIRILMASININ ) SONUÇLARI
A-) Bektaşi Dergahı’nın Kapatılması
Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılmasının ardından padişah ve danışmanları bununla ilgili diğer kurumlara karşıda tedbirler alınması konusunda kararlara vardılar ve ilk çağlardan beri ocağa manevi destekle birlikte halkın yakınlığını sağlayan Bektaşi Dergahları kapatıldı. İstanbul’da Bektaşi büyüklerinden bazıları öldürüldü binaları yıkıldı (10 Temmuz 1826) tüm İmparatorlukta dergahlar kapatıldı. Bektaşi dervişleri dağıtıldı, mülklerine el konulup cami, medrese, kervansaray, hastane gibi işlerde kullanılmak üzere verildi. Ancak tarikat yasadışı olarak yaşamını sürdürdü.1
B-) Vak’a
-i Hayriyye’nin Taşradaki Akisleri
Vilayetlerdeki yeniçeri birliklerinin ocağın ilgasına ciddi bir tepki göstermedikleri görülmektedir. Anadolu vilayetlerine ocağın kaldırıldığına dair fermanlar gönderilmiş Taşradaki Yeniçeri birlikleri bu fermana boyun eğmişlerdir. Bosna Valisi Mustafa Paşa’nın İstanbul’a gönderdiği Kaimeye göre; Bosna’da bulunan yeniçeri ocağının ve eşyasının kaleye alındığı bildirilmiş. Ahaliden yeniçerilik iddiasın da bulunanlar bundan böyle yeniçerilik adını kullanmayacaklarını ifade etmişlerdir. Bazı kimseleri birlikte bulundukları da görülmüştür. Bunlar Yenipazar Müstesellim’i Osman Paşa izvorrik Mutasarrıfı Zülfikar Paşa, Bosna’da bulunan Nakibül Eşraf Kaymakamını Nurettin Efendi Bosna Defterdarı Süleyman Bey, oğlu Defterdar Kethüdası Ahmet Bey’le Müftüsü dahil olmak üzere bölgenin yönetim kadrosudur. Fakat bu tahrikler Vali Mustafa Paşa’nın çabalarıyla bertaraf edilmiş, bölgenin inzibatı sağlanmıştır.2
Sivas eyaleti dahilinde de Yeniçerilerin ilga Fermanı’nda boyun eğdikleri görülmektedir. Sivas valisi Seyid Mustafa Paşa’nın başkente gönderdiği yazıda; Sivas bölgesinden Yeniçeri ordularının dağıtıldığı; ağalık, zağarcılık, turnacılık gibi tüm yeniçerilik ifadelerinin yasaklandığı bildirilmiştir. Eyalet dahilinde Amasya, Zile, Tokat, Divriği ve Yeniçerilerin bulunduğu diğer bölgelere adamlar gönderilerek Yeniçeriler, “taht-ı inzibat” a davet edilmiş ve tamamı emre itaat etmişlerdir.3
Ocak ilga edildikten sonra saltanat ve devlete itaat noktasında halka yönelik bazı çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi Şeyhülislam Yasincizade Abdulvehhab Efendi’nin “Hülasatü’I-Burhan fi-İtaati’s-Sultan” adlı risalesidir. Bu risale Arapça ve Türkçe olarak kaleme alınmış ve 3 Şubat 1832 tarihinde basılmıştır. Risale de Sultana itaat hakkında 25 kadar hadisin izahı yapılmıştır. 4
C-) Avrupa’daki Yankıları
Bazı Avrupa devletleri Ocağın kaldırılması konusunda elçileri vasıtasıyla tebrik ve memnuniyetlerini bildirdiler.5 İstanbul’daki İngiliz, Venedik, Fransız ve Hollanda elçileri o hafta topluca sadrazam Benderli Selim Paşayı ziyarete geldiler ve bu tarz görüşlerini bildirdiler. Hollanda elçisinin:
“Bu Ocağın dağıtılması on Rus Ordusunun mağlup edilmesinden daha değerlidir. Devlet-i Aliye’nin önü açıldı Paşa Hazretleri ….”6 şeklindeki sözleri de dikkat çekicidir.
Yeniçeri Ocağının kaldırılması bazı elçilerle hükümet arasında ihtilafa neden olmuştur. Yeniçerilerden elçilere “yasakçı”ismiyle muhafız verilmekteydi Ocak kaldırılınca elçilere Galata voyvodası mahiyetindeki askerlerden muhafız verildi . İngiliz elçisi buna itiraz etti , yeni muhafızları kabul etmedi , sefarethaneyi kapattı. Fransız elçisi daha da ileri giderek askeri sınıftan muhafız istedi, İngiliz sefirine verildiği kendisine Bab-ı Ali kavaslarından verileceğini bildirdi ise de; asker verilmese Fransa, dan muhafız getirteceğini bildirdi ve getirtti de. Ancak bu askerler yakalanıp Fransız konsolosluğuna teslim edilip geldikleri yere iadeleri bildirildi. Fransız elçisi de bu şekilde yola getirildi.7
Ocağın ilgisinden ve henüz düşmana karşı koyacak muntazam bir kuvvetin bulunmasından istifa eden ve bu fırsatı kaçırmayan ise Ruslar olacaktır.8
D-) Yeni Ordunun Kurulması
Et meydanında Yeniçeri Ocaklarının ortadan kaldırılmasından sonra II. Mahmut; 1 Haziran 1826 günü amcası II.Selimin başlattığı reformların devam ettirilmesini, Yeniçeri sipahi birliklerinin kesinkes bastırılmasını ve Asakir-i Mansure-i Muhammedi’ye adı altında yeni bir Ordunun teşkilatlandırılmasını öngören bir Hattı şerif yayınlandı.9
Asakir-i Mansure-i Muhammedi’ye altında yeni bir teşkilat kuruldu. Seraskerliğine Kocaeli ve Hüdavendigar mutasarrıfı ve İstanbul Boğazı’nın Rumeli Savahili muhafızı Ağa Hüseyin Paşa10 atandı. Boğaziçi kalelerinin ve İstanbul’un dokuz kulesi (Yedi Kule, Galata Kulesi ve Yeniçerilerin eski gözlem kulesi)nin denetimi kendisine verildi.11 Çağdaş yöntemlere göre düzenlenen bu yeni ordu tümen, tabur ve bölüklere ayrıldı. Askerlere Avrupa ordularında olduğu gibi tüfek ve kılıç verildi.12 Kısa bir süre sonra bu yeni ordu Bayazıt’taki eski saraya nakledildi ve burası İmparatorluğun sununa kadar Bab-ı Serasker ( Baş Komutan karargahı) olarak varlığını sürdürdü. Levent ve Üsküdar’da kışlalar inşa edildi. Bir yıl sonra II.Mahmud 1801’de Mısır’da İngiliz ve Fransız kuvvetlerini görüp modernleşmeyi benimseyen ve kaptan-ı deryalığı sırasında donanmayı modernleştiren Mehmet Hüsrev Paşa’yı Seraskerliğe getirdi. Mehmet Hüsrev Paşa komutasında yeni ordu ihtilal sonrası Fransız ordusu örnek alınarak modernleştirildi.13
İlerleyen dönemlerde Yeniçeri Ocağının ihyası için gerek İstanbul gerekse Taşrada bazı faaliyetler görüldü ise de, bunlar kısa zamanda bertaraf edilmiştir.14
SONUÇ
Yeniçeri Ocağı kurulduğu günden itibaren Osmanlı Devleti’nin askeri gücü olarak üzerine düşeni yapmış İmparatorluk coğrafyasının genişlemesinde ve devletin yükselmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Fakat tarihi süreç içinde Ocak, fonksiyonunu yitirmiş ve asli görevini yerine getiremez olmuştur. Bu haliyle ocak güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu ülke ile halkı için bir tehlike olmuştur. Yeniliklere ve gelişen Dünya şartlarına ayak uydurma girişimlerine her defasında karşı çıkmışlardır. Devlet malını yağmalamışlar, ırza, cana ve mala tecavüz etmişler, bazı padişah ve devlet adamlarını katletmişlerdir.
Devlet de ordunun çürümüş ve itaatsiz hali biliniyor ve gelmiş oldukları kötü duruma değiniliyordu ve devletin geri kalmasının en önemli nedeni olduğu söyleniyordu. Ayrıca ordunun Avrupa’daki ordu modellerini örnek alarak örgütlenmesinin önemli olduğu hususunda ısrarlar vardı. Halk da Yeniçerilerin tacizkar hareketlerinden bıkmaya başlamıştır. Ocağın kaldırılması olayının “vak’a-yı hayriyye veya vak’a-yı hasene” olarak adlandırılmasının altında devletin ve milletin bu beladan kurtulması gerçeği yatmaktadır.
1 SHAW, gös. yer.
2 BEYHAN, a.g.m., s.269.
3 gös. yer.
4 a.g.m., s.270.
5 Mücteba İlgürel, “Yeniçeriler”, M.E.B.İ.A., XIII, İstanbul 1988, s. 395.
6 İlhan Bardakçı, “Yeniçeri Ocağının Söndürüldüğü Gün”, Tarih ve Medeniyet, XXVIII, 1996, s.24.
7 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s.565.
8 a.g.e., s.596.
9 Zahra Zakia, “Sultan II. Mahmud’un (1808-1839) Reformları”, Osmanlı Ansiklopedisi, VII, Ankara 1996, s. 252.
10 DANİŞMEND, gös. yer.
11 SHAW, a.g.e., s. 50.
12 SEVİM, a.g.e., s. 223.
13 SHAW, a.g.e., s. 51.
14 İLGÜREL, gös. yer.
Yazar: Talha GÖNÜLALAN | 20 Mart 2009 | Kategori: Osmanlı Tarihi
Etiketler: Asakir-i Mansure-i Muhammedi, Bab-ı Serasker, Bektaşi Dergahı, Bektaşi Dergahı’nın Kapatılması, Bektaşi dervişleri, Et meydanı, İstanbul’da Bektaşi büyükleri, Mehmet Hüsrev Paşa, VAKAYİ HAYRİYYE'NİN ( YENİÇERİ OCAĞININ KALDIRILMASININ ) SONUÇLARI, VAKAYİ HAYRİYYE'NİN SONUÇLARI, Vak’a-i Hayriyye, Vak’a-i Hayriyye’nin, YENİÇERİ OCAĞI'NIN KALDIRILMASI, YENİÇERİ OCAĞININ KALDIRILMASININ SONUÇLARI, Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılması