BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
Arif Nihat ASYA
----------------------------------------------------------------
BİR BAYRAK RÜZGAR BEKLİYOR!
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzğar bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Destanını yapmış,kasideye kanmış.
Bir el ki;ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye faniler!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
Rüzğarını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar,kasideler.
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
Ona oğullardan,analardan dilekler yeter,
Yazın sarı,kışın beyaz çiçekler yeter! Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen söyle söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor! Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzğar bekliyor!
Destanı öksüz ,sükutu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?...
Arif Nihat ASYA
---------------------------------------------------------------
On Beş Yılı Karşılarken
Kim derdi yarılsın da nihayet yerin altı,
Bir anda dirilsin de şu milyonla karaltı.
Topraklaşan ellerde birer meşale yansın.
Kim der ki şu milyonla adam birden uyansın.
Kim derdi seher yıldızı doğsun da bir evden,
Kaçsın da cehennemler o bir dalma alevden,
Canlansın ışık selleri olsun da o damla
Beş devletin öldürdüğü devlet bir adamla.
Kim der ki en son rakamlar da delirsin.
On beş asır on beş yılın eb'adına girsin.
Dünyaları bir fert evet oynattı yerinden,
Sarsıldı demirler evet azmin demirinden.
Mazi yıkılıp gitti evet fesli, kafesli:
Lâkin bugünün ey granit bünyeli nesli,
Bir şey ele geçmez şerefin sade adından.
Sen arşı bırak, varsa haber ver kanadından.
Gökten ne çıkar? Gök ha büyükmüş ha değilmiş,
Sen alnını göster ne kadar yükselebilmiş.
Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir,
Tarihi kendin yazıyorsan, eserindir.
Bahsetme bugün sade dünün mucizesinden,
İnsan utanır sonra yarın kendi sesinden.
Asrın yaşamak hakkını vermez sana kimse;
Sen asrını üstünde izin varsa benimse;
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak,eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
Mithat Cemal Kuntay
--------------------------------------------------------------
Bayrak
Ben ateşin feryadı
Ben ölümüne adanmış
Sınırsız sonsuz sevdaların adı
Ve ben ne dün ne de yarın
Ben ebedi ben ezeli
Cesaretin büyük sessizliği aklın sonsuzluğu
Ölümden uzak ölümüne adak
Merhametin varlığı
Damarda kan yiğit olanda can
Ve var oluşun bahtiyarlığı ben
Şimdi asırlara uzanıyorum
Denizler ötesi gecelerden
O mübarek namlular delikanlı kurşunlar
Kahramanlığın resmini çizen kınsız kılıçlar
Ve de zafer topları
Siz,tarihin zirvesine tahtını kuranlar
Siz,gök kubbe altında bu davanın mührünü vuranlar
Yüzyıllar öncesinden yüzyıllar sonrasına
Çağlayıp duranlar
Mutlaka siz doğdunuz geceden sonra aydınlığa
Ve gökyüzü peşinizden geldi
Sonra da ben dalgalandım şafaklar misali
Gel yiğidim,gel aslanım gel
Gel de dol yüreğime yine
Senin adına ben taşıyorum cümle sevdaları
Zincirlerin zulümlerin kar etmediği davayı
Kefen oldum sarıldım boynuna kat kat
Yaratanın katında senden gayrı sürecek
Var mıdır ki böyle bir saltanat
Beni soludun sen can nefeste
Eriştin sonunda ölümsüzce ölümsüzlüğe
Ben Ahmetler Ben Mehmetler ben Eliflerden
Örülmüş bir kalkan
Ben yüksek semalarda tahtını kuran
Bir tarih seliyim ben
Damar damar toprağı sulayan
Ben senin neslin ben senin aslın ben senin ülkünüm
Şafaklar tutuşur benim yiğit gölgemde
Yepyeni umutlar şahlanır dalgalandığım yerde
Kartal kanatlarla dikilen semaya
Bir saltanatın arşa yükselen sesiyim ben
Beni bir bez parçasından ibaret görenler
Duyun hissedin ve de görün
Her telimde binlerce baş yatar binlerce beden
Bana can verdi at üstünde tarihe hükmeden
Ben toprağın altındakilerin göklerdeki maksadıyım
Ben kabirsiz kefensiz yatanların
Şanlı ve mübarek adıyım
Nesilden nesile akıp ta gelenler
Hürriyet ateşini yakıp ta gelenler
Benimle umutlu benimle mutludur
Ben ak saçlı anaların hayır duasıyım
Ben bir tren çığlığında uğurlanan
Nice Mehmetlerin al kınasıyım
Şimdi yüreğimdeki şanlı tarihimle
Rüzgar dolu bir soluğun içinden sesleniyorum
Gel aslanım gel yiğidim gel
Gel de yüreğini yasla yüreğime
Ne başında eğilme olsun
Ne de gözlerinde korku
Bastığın yerde baktığın yerde ben varım
Yarınlar seni bekliyor
Sakın çağın gerisinde durma
Unutma kim olduğumuzu ve de unutturma
Bizim hızımız güneşten doğar topraktan biter
Sen bende yaşadıkça ve beni yaşattıkça
Benim dalgalandığım semalarda
Dert keder hüzün ne gezer
Ben haksızlığın kılıcı
Sen bu milletin övüncü kıvancı
Adım asil mi asil o damarlarındaki kanla yazılı
Ben sancak ben bayrak ben bastığın toprak
Yaşıyorum diyorsan eğer
Aldığın her nefes taşıdığın her zerre kan
Benimle lezzet bulacak
Benim adım BAYRAK
Yurdagül Özay
-------------------------------------------------------------------
Sizde bildiğiniz Bayrak şiirlerini veya kendi yazdığınız Bayrak konulu şiirleri www.tarihonline.com sitemizde bu bölümde paylaşabilirsiniz.