Yeniçeri Ocağı 16.yy ortalarında bütün teşkilatıyla tam ve mükemmel bir hale gelmişti. Ocağın nizamının bozulmasında; birinci derece bir elin Ocak üzerinden kalkması, iltimas, iltizam ve himaye ile Yeniçeri Ocağı’na kanun haricinde adam alınması, makam ve mevki hırsı ve kar kaygısıyla vezirlerin, ağaların, kendi arzularına hizmet etmek üzere ocağı isyan için tahrik etmeleri birinci dereceden nedenler olmuşlardır.1
Kanuni’ye kadar Osmanlı hükümdarının başında bulunmaları ve onların en ufak yolsuzluklarında bile müsamaha etmeleri Kapıkulu Ocakları’nı asrının en modern ordusu olarak gösteriyordu. Hatta yabancı tarihçiler bile Osmanlı Ordusu’nda özellikle Yeniçerilerdeki itaat ve kuvvete hayrandılar.2
Ocağın nizamının çözülmeye başlaması III. Murad zamanında başlar. III. Murad Yeniçeri Ocak nizamına aykırı olarak bazı “yabancı” unsurları ocağa iltimasla almıştır. III. Murad (1574-1595) ilk defa oğlu, daha sonra III. Mehmed (1595-1603) unvanıyla tahta çıkacak olan şehzade Mehmed’in sünnet düğününde, bazı küçük hizmetleri olan, çeşitli hünerler gösteren kişileri ocağa aldırmasıyla bu kapı aralanmış ve bir daha da kapatılmamıştır.3 Yine bu padişah zamanında, İran ve Avusturya Savaşları münasebetiyle Ocağı’na yabancı unsurlar alınmıştır.4 Ocağa giren bu yabancılar ocaktaki efradı kendilerine uydurup serkeşliğe sevk ediyorlardı.5
Diğer önemli problem ise, ekonomik bir görüş çerçevesinde ileri sürülen sebeptir. Buna göre ocak mensupları aldıkları ulufelerle geçinemez olmuşlar ve geçimlerini temin için esnaflığa soyunmuşlardır. Dolayısıyla askerliği ikinci plana atarak, ocağın bozulmasına yol açmışlardır.6
Nizamın bozulması, üst rütbelerde de giderek artan bir yozlaşmayı beraberinde getirmiştir. Üst rütbeli subayların düşük ve sık sık geciken maaşları, bu kişilerin gösterecekleri müsamaha sonucunda elde edecekleri maddi çıkarlar için kural ihlallerini kasten görmezden gelmelerine yol açmıştır. Akçenin değerinin sürekli düşmesi ve ulufelerin ödenmesinin gecikmesi nedeniyle maddi durumları bozulan Yeniçeriler ek gelir yaratma çabasına girmişlerdir.7 16.yy ortalarından itibaren aralarında evlenmelerde başlamıştır. 8
Bazen saray birliklerinin, idareci gurubun bazı kademelerindeki çıkar çatışmalarına alet oldukları da oluyor, aynı zamanda yeniçeriler ve kapıkullarının karşı karşıya geldikleri bazı durumlarda vardı. Örneğin bir gün Sipahiler Serdar Yemişçi Hasan Paşa’nın görevinden alınmasını talep ettiklerinde Yeniçeriler Paşa’nın yardımına gelmişler ve zafer kazanmışlarıdır.9
Yeniçeri Ocağı’nın bozulmasında ocağın iç yapısı ve mensupların ekonomik durumdan bozulmasından farklı olarak nizamın bozulmasından doğrudan bir ilişki olmasa da bu devre kadar Osmanlı komşu devletlerinde düzenli bir ordu bulunmamaktaydı. Bir bakıma Osmanlı Yeniçeri nizamı Avrupalı devletlere ilham kaynağı olmuş ve il defa Avusturya daimi bir ordu teşkil etmiştir. Ayrıca savaş teknik ve taklitlerine dair gelişmeler olmuştur. Aynı şekilde Rus çarı Petro’da bu durumun farkına varmış ve düzenli bir ordu tertibine muvaffak olmuştur.10
Bir bakıma Yeniçerilerin tarihindeki başarıları, muhatapları olan orduların zafiyetlerine bağlıdır. Avrupa ve Rusya’da askerliğin bir sanat olarak gelişmesi ve mükemmeliyete doğru gitmeleri: 16. ve kısmen 17. yy’daki Hıristiyan dünyasının korkulu rüyası Yeniçerilerin Azametlerini yitirmesini de beraberinde getirmiştir.11
Bu bakımdan, Avrupa devletlerinin ve Rusya’nın askeri alandaki atılımlarına karşı, Yeniçeri Ocağı’nın içinde bulunduğu başıboş ve perişan hali de gözler önüne seriliyor; Kanuni devrindeki savaşçı Yeniçerilerin yerinde, işe yaramazlar gurubu bulunuyordu. Artık Yeniçerilerin Kanuni devri Yeniçerileriyle alakası yoktur. Böyle bir askerin başarılı olması mümkün değildir.12
Bunun neticesinde Osmanlı Devleti, Karlofça Antlaşması’ndan (26 Ocak 1699) itibaren bir çöküşe doğru giderken, devlet adamları bu çöküşün ve gerileyişin sebeplerini tespitte zorlanmamışlardır. Avrupa tarzında eğitimli bir ordunun alt yapısını hazırlayacak, yetişmiş insan gücü gereksinimini karşılayacak eğitim kurumlarının tesisi ve geliştirilmesi çabaları, bu tespitlerin sonucudur. Bunun içindir ki I. Muhmud (1730-1754), bu sebeple İtalyanca’dan savaş tekniklerine dair kitaplar tecrübe etmiştir; III. Mustafa (1757-1774) talimli asker tertibine teşebbüs etmiş; I. Abdülhamid’ (1774-1789) sürat topçularının sayıca artırılması yönünde ciddi adımlar atmış ve yine talimli asker tertibine girişmiş ve nihayet III. Selim (1789-1807) Nizam-ı Cedid hareketini başlatmıştır.13
A-) Yeniçerilerin Bazı itaatsizlikleri ve Nedenleri
Yeniçerilerin kanunsuz hareketlerine dair 15. asrın ortalarına kadar bir şey bilinmemektedir. Bu tarihten itibaren gerek padişah değişimine gerek belli başlı vakalarda ocak; hariçten ve bazen de menfaatlerine zarar gelen kişilerin tahrikleriyle ayaklanmıştır.14
Osmanlı tarihindeki ilk Yeniçeri ayaklanması II. Mehmed’in birinci saltanatından çekilmesi sonucunu doğuran Bucuktepe Vakası’dır. 1446 yılında Edirne’de meydana gelen ayarlarının düşürülmesiyle piyasayı ve askeri zarara sokmasının15 yanında devşirme kökenli devlet adamları ile Türk devlet adamlarının mevkii telaşları sonucunda kışkırtılması sonucu tekrar II. Mahmud’un padişah yapılmasıyla sonuçlanmıştır(1444). Böylece askerin politikaya asalet edilmesi de başlamış oluyordu.16
Bundan sonra 1451 Karaman seferinde Yeniçerilerin bahşiş istemeleri de itaatsiz hareket sayılmıştır.17
Fatih’in ölümüyle Beyazıd’ın padişahlığını temin için Şehzade Cem’in hükümdarlığına taraftar olan Vezir-i Azam Karamani Mehmed Paşa’yı öldürmüşlerdir.18
II. Beyazid son zamanlarında saltanatı şehzade Ahmed’e bırakmak istemiş fakat yeniçerilerin taraftar oldukları Şehzade Selim galip gelmiştir.19
Çaldıran Seferi’ne gidilirken Yeniçerilerin, vükelanın ocağı tahrik ederek geri dönmek üzere ayaklanmaları ve Padişahın ortağına kurşun atacak kadar ileri gittikleri bilinmektedir.20
1524’te Kanuni Sultan Süleyman’ın Edirne’de bulunmasından cesaretle bazı devlet adamlarının tahrikiyle o sırada Mısır’da ıslahat yapan Vezir-i Azam İbrahim Paşa ile Vezir Ayas Paşa defterdarın evleri ile halkın mallarını yağmalamıştır. Bu İbrahim Paşa’nın azli için yapılmıştır. Yine 1529’da Viyana seferi esnasında padişahtan bahşiş istemek için rezalet çıkarmışlardır.21
II. Selim’in cülusunda cülus bahşişi için bir hareket vardır.22
16. asrın son yarısından itibaren devleti idare eden mevkilerini kuvvetlendirmek için ocakları tahrik etmişleridir. Örneğin Vezir’i Azam Yemişçi Hasan Paşa Azlettirilmek istemiş ancak Yeniçeri Ocağının olaya karışmasıyla görevinde kalabilmiştir.23
Lehistan seferi esnasında II. Osman askerin gayretsizliğini görmüş Suriye ve Mısır’dan yeni asker tedip etmek istemesi sonucunda çıkan isyanla saltanattan ve canından olmuştur. Yerine Mustafa getirilmiş oda beğenilmeyerek IV. Murad hükümdarlığa getirilmiştir.24
Yine önemli itaatsizlikleri arasında Edirne Vak’ası ve Patrona Halil İsyanı sonrası isyanları vardır. Edirne Vak’a sın’da II. Mustafa’nın hocası Şeyhülislam Feyzullah Efendi’nin nüfuzuna darbe vurmak isteyen Vezir-i Azam Rami Mehmed Paşa’nın tertibiyle Cebeciler ayaklanmış Feyzullah efendi öldürülmüş ve tahta III. Ahmed çıkarılmıştır(1703). Yine Patrona Halil İsyanı ve arkasından Ocağın isyanıyla İbrahim Paşa öldürülmüş Bu isyanda da Yeniçeriler el altından tahrik edilmiştir(1730).25
Yeniçerilerin bu tür azgın hareketleri ocağın kaldırılmasına kadar devam etmiştir.26 Bütün bu olaylar, Yeniçerilerin disiplinlerinin erozyona uğradığını ve toplumsal dengeyi bozan tehlikeli bir öğe haline gelmekte olduğu gerçeğini doğrulamaktadır. Sefere çıkamadıkları zaman başkentteki kışlalarında yaşayan Yeniçeriler, kontrol edilemeyen ve tehlikeli bir güç haline geldiler.27
B- Bozulmanın Toplum Üzerindeki Etkileri
Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşundan kaldırılışına kadar geçen uzun sürede, resmi kroniklerde; büyük çaptaki isyanları dışında, halkla ilişkileri, toplum üzerindeki tesirleri, ırza, cana ve mala saldırıları, çeteleşerek iç güvenliği ihlal edici davranışları ve gündelik zorbalıkları pek göze çarpmaz. Bu kaynaklarda nadir de olsa, ocak mensuplarının birbirleriyle didişmelerinin teşkil ettiği şahsi meselelerin hallinde son çözüm olarak başvurdukları ve çoğu zaman ölümle neticelenen arbedelerinden bahsedilir.28
Yeniçeri Ocağı’nın ülke savunmasında yetersiz kalmalarının yanında, halka zulüm etmeleri, halk üzerinde baskı kurmaları; cana mala ve hatta ırza tecavüzleri toplumda büyük bir nefrete sebep olmuştur. Zaten ocağın kaldırılması olayının “vak’a-yı hasene” olarak adlandırılmasının altında, devletin ve milletin bu beladan kuruluşunun psikolojisi yatmaktadır.29
1-) Yeniçerilerin Tüccarları Haraca Bağlanmaları ve Şahsi Menfaat Teminleri
İstanbul limanına gelen tüccar gemilerine, yeniçeri ortalarının her biri kendi orta nişanlarını koymak suretiyle gemileri kendi aralarında pay etmişlerdir. Böylece gemiler İstanbul’a geldikçe, hangi ortanın nişanını taşıyorsa o ortaya haraç vermek zorunda kalıyordu. Adeta kendilerini devlet içinde devlet yerine koymuşlardır.30
Yeniçerilerin diğer bir zulmü de çarşı ve pazarlarda beğendikleri malları zorla alarak, aldıkları malın değerinin üçte birini vermek suretiyle esnafa zarar ettirmeleridir. Buna benzer bir durumda yeniçerilerin İstanbul’ un muhtelif semtlerinde sarraflara eksik altın bozdurmak, para istemek, zorla almak. Karın doyurmak ve kumanya talep etmek şeklinde olmuş ve zulüm derecesine varan bu tavırlar büyük huzursuzluklara sebep olmuş ve dükkanlarının günlerce kapalı kaldığı olmuştur.31
2-) Kadınlara Sataşma Durumları
Yeniçerilerden, kadınlara sataşma, kadınlardan para ve ziynet eşyalarını isteme, kadınları alıkoyma hatta tecavüze kalkışlarının olduğu bilinmektedir.32
Örneğin, bir kadın Üsküdar İskele Camii avlusundan geçerken Debbağ Keleş adında elli ikinci bölüğe mensup bir Yeniçeri kadını alıkoymuştur(Temmuz 1809).33
3-) Dolandırıcılık
Yeniçerilerin dolandırıcılıklarını örnek olarak: iki yeniçeri bir sarrafa 100 kuruşluk bir saati 50 kuruş karşılığı rehin bırakmış kısa bir süre sonra yeniçerilerden biri gelerek 50 kuruşu geri vererek saati geri almıştır. Bir-iki saat sonra diğer yeniçeri gelerek saati istemiş sarraf durumu anlatınca “benim 500 kuruşluk saatimi ona nasıl verirsin” diyerek tehditle sarraftan 150 kuruş daha almıştır.34
4-) Kendilerinden Başka Güç Tanımamaları ve Kabul Etmemeleri
Yeniçeriler savaşa gönüllü olarak katılanları yeniçeri bayrağı altına sokmak istemişlerdir. Örneğin ; 1811’ de Anadolu’ dan din ve devlet için savaşa gitmek amacıyla hocalarıyla birlikte ortaya katılan talebelere yeniçeriler bayraklarındaki kelime-i şahadet yerine yeniçeri orta nişanı koymaları için baskı yapmışlardır. Bunu iftihar vesilesi yaparak “bu kadar yeniçeri var” diyorlardı.35
5-) Padişahı Tehdit Etmeleri ve Baskı Uygulamaları
Yeniçeriler bu menfaat düzenlerinin bozulabileceği endişesini her zaman hissetmişlerdir. Nitekim gerek gördüklerinde padişahı dahi tehdit etmişlerdir. Bunlardan biri 1810’ da olmuştur. Bir gece Bab-ı Ali’ ye de yapıştırdıkları bildirilerde, padişaha Nizam-ı Cedid’ i vad etmesi ve sefere çıkmaması nedeniyle “Yalancı padişah olmaz” denmiş.
Yeniçeri tükenmez mantar gibi yerden biter” beytini de ekleyerek padişahı tehdit etmeyi de ihmal etmemişlerdir.36
Yine bu dönemde yeniçeriler; “Padişahımız yine Nizam-ı Cedid askeri tanzim edecekmiş. Bizler haber aldık, bundan fariğ olsun. Yoksa bizler gayri padişah buluruz” sözleriyle padişahı tehdit etmişlerdir.37
Halkı korkutarak kimse, İstanbul’u ateşe vereceklerini, ricalı ve ulemayı öldürüp mallarını alıp zevk ve sela edeceğiz” tarzında sözler söylemişlerdir.38
1 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s.477.; BEYHAN, gös.yer.; AKDAĞ, gös.yer.
2 UZUNÇARŞILI, gös.yer., AKDAĞ, gös.yer.
3 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s.477-478.; BEYHAN, gös.yer.; AKDAĞ, gös.yer.
4 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s.477. ; BEYHAN, gös.yer.
5 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s.482.
6 BEYHAN, gös.yer.; AKDAĞ, a.g.m., s.291- 309.
7 İrina Petrosyan, “Osmanlı İmparatorluğunda Askeri Reformlar İlk Girişim: XVI. Yüzyılın Sonu İle XVII. Yüzyılın Başında Yeniçeri Ocağı”, Osmanlı Ansiklopedisi , XI, Ankara 1996, s. 673.
8 AKDAĞ, gös. yer.
9 PETROSYAN, a.g.m., s.677.
10 BEYHAN, a.g.m., s.259-260., UZUNÇARŞILI, a.g.e., s.502.
11 BEYHAN, a.g.m., s.260.
12 gös.yer.
13 gös. yer.
14 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s.506.
15 gös. yer. ; Necdet Öztürk, “Kelle İsterüz”, Tarih ve Medeniyet, XXVIII, 1996, s.20.
16 UZUNÇARŞILI, gös. yer.; ÖZTÜRK, gös. yer.
17 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s.507.
18 gös. yer.
19 gös. yer.
20 gös. yer.
21 a.g.e., s.508.
22 gös. yer.; ÖZTÜRK, gös. yer.
23 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s.508-509., PETROSYAN, gös. yer.
24 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s.510.
25 a.g.e., s.513-514.
26 a.g.e., s.515.
27 PETROSYAN, a.g.m., s.675.
28 BEYHAN, gös. yer.
29 gös. yer.
30 a.g.m., s. 261.
31 gös. yer.
32 a.g.m., s. 261-262.; UZUNÇARŞILI, gös. yer.
33 BEYHAN, a.g.m., s. 261.
34 a.g.m., s. 262.
35 gös. yer.
36 a.g.m., s. 262-263.
37 a.g.m., s. 263.
38 gös. yer.