Hititlerde ve Hitit Çağı anadoluda din, diğer eskiçağ halkları gibi çoktanrılıydı.Fakat Hitit Dini'nin diğer çoktanrılı dinlerden farklı ve dikkat çekici hatta garip yönleride vardır. Bunlardan biri yendikleri düşmanlarının ya da feth ettikleri ülkelerin tanrı heykellerini alıp başkentlerine getirmeleri ve kendi panteonlarına koymalarıdır.Anlaşmalarda, yani yemin ve taahhütlerde tanrılarını şahit göstermek hititlere özgüdür.Hititler anlaşma metinlerinde tanrılarının adlarını bir liste halinde yazar ve listenin başına da Arinna'nın güneş tanrıçasını koyarlardı.Bu gelenek bize ilk bakışta yabancı gelebilir, ama gerçekte günümüzde de devam etmektedir.Zira Hititlerin tanrılarını şahit göstererek yemin etmelerin bir kutsal kitaba el basarak yemine etmekten farkı yoktur.
Hititlerin ibadet edilen çok sayıda tanrısından kimileriçok eskiden beri ibadet edilen yerli, yani anadolu ya da Hattili tanrılar ya da tanrıçalardı.Kimileri ise anadolulu olmayan tanrı ve tanrıçalardı.Anadolulu olmayan tanrı ve tanrıçaların kimileri İ.Ö. II. binyılın sonlarında anadoluya gelen Hint-Avrupalılar tarafından getirildiler. Kimileri ise Hititler üzerindeki etkilerini giderek arttıran Hurri kökenli tanrılardı.Kimi tanrı ve tanrıçalarda Hİtitlerin siyasi ve askeri etkisi altında bulunan ya da Hititlerle ilişkisi olan ülkelerden getirilip panteona yerleştirilmişti.
Anadolunun en eski dini eskiçağ dünyasının başka yerlerinde olduğu gibi insanın doğa karşısındaki acizliğinin ürünüdür.Temelde insanla toprak, hava,su, güneş,ay, fırtına gibi doğanın büyük güçleri arasındaki etkileşime dayanır.Yaşam veren, herşeyin anası olan toprak ana ya da Ana Tanrıça inancı bu nedenle tüm eskiçağ dinlerinin en eskisi olarak karşımıza çıkar. Nitekim arkeolojik araştımalar Ana Tanrıça'nın anadolu dinlerinin en eski ve en önemli ilahı olduğuna işaret ede tanrıça heykellerini gün ışığına çıkardı.Bu heykelcikler Neolitik dönemden itibaren vardı. Hiç kuşkusuz kadın toprak gibi doğal üreten olmasıyla, yani doğurganlığıyla ve doğal olarak doğum olayında erkeğin rolünün bilinmiyor olmasıyla kutsallaştırılmıştı.Zira doğumda dokuz aylık süre erkeğin rolünü keşfetmeyi zorlaştıracak kadar uzun bir süredir.
Heykel ve ikonlara bakılacak olursa Ana Tanrıça'ya İ.Ö. III.Binyılda hala en üstün varlık olarak itibar edildiği anlaşılmaktadır.Ancak Hİtitler Anadolu'ya geldiğinde ataerkil toplum egemendi.Yani hem Hititlerde hem de Hititlerin Anadolu'ya geldiği zamanda erkeğin doğumdaki rolü biliniyordu.Bu nedenle Ana Tanrıça kültü doğurganlık bağlamında üstünlüğünü İ.Ö III.Binyıl sonundan itibaren ve üstün mevkiisini giderek mekanı gökyüzü olan tanrıların lehine kaybetmeye başladı.Böylece gökyüzü tanrıları erkek egemen toplumun giderek artan ilahları haline gelmaye başladılar.Güneş tanrıçasının aynı zamanda yer altı tanrıçası olmasının da nedeni muhtemelen budur.Tanrıçaların itibarlarının tanrılar lehine Hitit toplumunda gerilemiş olduğu en iyi şekilde mühür
baskılarında görülebilmektedir.Zira her ne kadar başta Arinna'nın Güneç Tanrıçası kimi tanrıçalar hitit panteonun itibarlı ilahları olmaya devam etselerde mühür baskıları erkek egemen bir inancı yansıtmaktadır.
kaynak:Türkiye'nin Eskiçağ Tarihi ve Uygarlıkları/mehmet ali kaya