Anadolu Selçuklu Devleti’nin en önemli şehirlerinden birisi olan Sivas çok eski zamanlara dayanan tarihi ile adeta bir açık hava müzesi konumundadır.
Bu yazı Sivas Çifte Minareli Medrese hakkında kısa bir bilgilendirme yazısıdır.
Sivas Çifte Minareli Medrese
Türk-İslam Devletleri için eğitimin yanı sıra mescid, türbe, çeşme, kütüphane v.b. Alanlarda da faaliyet gösteren medreseler siyasi , sosyo-ekonomik görevler yüklenmişlerdir. Günümüzde Sivas şehrine baktığımızda geçmişten bu şehre kalan en büyük mirasların medreseler olduğunu söyleyebiliriz. Bu medreseler içerisinde de özellikle Çifte Minareli Medrese’nin ayrı bir yeri vardır.
Bilindiği gibi 1243'te Sivas ili içerisinde yer alan Köse Dağı’nda yapılan savaşı kazanan Baycu Noyan komutasındaki Moğol ordusu, Sivas ile birlikte Kayseri ve Erzincan gibi kültür merkezlerini de tahrip ettiler. Böylece Anadolu Selçuklu Devleti’nin egemenliği zayıfladı ve Moğollar (İlhanlı Devleti), bu dönemde Anadolu’yu idare etmeye başladı. İşte Çifte Minareli Medrese’nin yapılması da bu döneme denk gelmektedir. Kösedağ Savaşı’ndan yaklaşık 30 yıl sonra İlhanlı Veziri Şemseddin Cüveyni tarafından yaptırılan Çifte Minareli Medrese bugün bile Sivas şehrinin tam ortasında yer almaktadır.
Türkiye’de Çifte Minareli medrese adıyla bilinen medrese Erzurum ve Sivas olmak üzere iki yerde bulunmaktadır. Sivas’ta yer alan Çifte Minareli Medrese’nin mimarı tam bilinmemekle birlikte bu kişinin Külük b. Abdullah olduğu birçok araştırmacı tarafından kabul edilmektedir.
Çifte Minareli Medrese bugün sadece doğu yönündeki ön cephesiyle (asıl cephe) ayakta kalmış durumdadır. Cephenin arkasında 1882′de yapılmış sonradan okul olarak kullanılmış bir hastahane vardır. Medrese asıl anlamda bu bina yapılırken tahribata uğramıştır. 37,54 metrelik cephenin ortasında Taç Kapı ve bu kapının iki köşesinde minareler yer alır. Yapılan kazılar medresenin esas olarak diğer Türk-İslam medreseleri gibi açık avlulu ve dört eyvanlı (bölme) olduğunu gözler önüne sürmektedir. İki katlı ve külliye birimi olduğu da anlaşılmaktadır. Halk arasındaki bir inanışa göre medresenin tahrip edilmesini 1402 yılında Sultan Bayezid ile Ankara Savaşı’nı yapan Timur gerçekleştirmiştir.
Eserin sanat değeri de oldukça yüksektir. Ayakta kalmış olan asıl ve ön cephenin büyük boyutu ve taş süslemesi ile tuğla-çini örgülü iki minaresi dikkat çeker. Taçkapının iki yanında asimetrik sıralanmış niş ve pencerelerle köşelerdeki silindirik payeler bu büyük cepheye ayrı bir canlılık katar. Kapı üzerinde yükselen minarelere yandan bakıldığında yarım silindirik gövdeler üzerinde , Divriği Ulu Camii’ndeki gibi dışa taşan çiçek demeti gibi kabartmalar görülmektedir. Taçkapı üzerine uzanan kitabenin tamamı ise okunamamaktadır. Burda mimarın yazılmış olması muhtemeldir.
Eserin iki yanındaki bina temelerinin hamam ve zaviye olabileceği belirtilmektedir. Eserin Erzurum Çifte Minareli Medrese ve Sivas Gök Medrese ile benzer olduğu savunulabilir. Zaten genel olarak Türk-İslam medreselerinin hepsinde bir benzerlik vardır ve bu eserler belirli özelliklerde inşa edilmişlerdir.
Tarihçi Talha GÖNÜLALAN
Konuyla ilgili resimler ;